Yıldızların oluşumunu 'Kaymak Deneyi' ile açıklamak gayet basit bir benzetme olacaktır. Anadolu'da kaymaktan yağ elde etmek için, bir kazan içindeki kaymak bir kepçeyle kendi ekseni etrafında döndürülür. Kepçenin kendi ekseni etrafında döndürülmesi, kaymağın sürekli dönmesini sağlar. Yağ molekülleri çarpışarak, merkezde ve merkezin çevresinde topaklanır. Topaklanan yağ kütleleri, merkezden çevreye doğru küçülür. Merkezdeki en büyük kütleli yağ topağı, kendi etrafında dönerken, çevredekiler merkezin etrafında dönerler. Giderek merkezdeki yağ kütlesi, çevredeki yağ kümelerini kendisine yapıştırarak büyür. Anadolu insanı, kaymaktan yağı iki şekilde elde eder: Ya yayıkla kaymağı çalkalayarak ya da yukarıdaki şekilde elde eder. Bu "kaymak deneyi", bize, galaksilerin, yıldızların veya Güneş sisteminin ilk evresini en güzel bir şekilde açıklamaktadır.
Uzayda
galaksilerin içinde, nebula olarak
adlandırılan ,soğuk ve karanlık toz bulutları vardır. Bunlar az sayıdaki helyum
atomları ile hidrojen atomlarından meydana gelen seyrek gazlardır. Bu gaz ve toz
bulutları,galaksi etrafındaki şok dalgalarının ve gaz bulutlarının kendi
gravitasyonel çekiminin neden olduğu etki ile büyük bulut ve küreler halinde
yoğunlaşarak,sıkışıp ısınırlar. Çünkü bu gaz küresi kendini oluşturan gazların
korkunç ağırlığına karşı koyamaz. Böylece yıldız taslağı büzülmeyi,merkezdeki
basınç ve sıcaklık da artmayı sürdürür (basınçla sıcaklık doğru
orantılıdır).Sonunda da yıldız taslağının merkezindeki sıcaklık on milyonlarca
dereceye ulaşınca hidrojen yanması başlar.
Bu sıcaklıkta
Hidrojen atomlarının çekirdekleri öylesine büyük hızlarla hareket ederler ki,
çarpıştıkları zaman birbirleriyle kaynaşıp bu süreç sonucunda hidrojeni helyuma
dönüştürürler. Kaynaşan her dört hidrojen çekirdeğine karşılık bir helyum
çekirdeği ortaya çıkar. Ama daha önemlisi sonuçta açığa çıkan helyum
çekirdeğinin ağırlığı, başlangıçtaki dört hidrojen çekirdeğinin ağırlığından
daha azdır. Burada kaybolan madde,Einsten ın ünlü E=m.c2 formulü uyarınca saf
enerjiye dönüşür. Hidrojen yanmasından ortaya çıkan bu korkunç enerji, sonunda
yıldız taslağının kendi ağırlığını taşımasını sağlayarak büzülmeyi durdurur ve
bir yıldızın doğmasına sebep olur.
Yani; kütlesel çekimin etkisiyle kendi üstüne çöken ve dönen hidrojen gazı kümesindeki atomlar, "kaymak deneyi"nde olduğu gibi, gittikçe daha sık ve daha hızlı bir şekilde biri birine çarpar ve böylece gaz ısınır. Sonunda gaz o derece sıcak olur ki; hidrojen atomları çarpışınca sıçrayacakları yerde, kaynaşarak helyum atomlarını oluştururlar. Patlayan bir hidrojen bombasına benzer bir reaksiyon ısısı, yıldıza parlaklığını verir. Yıldız, ışımaya başlar. Artan ısı, gazın basıncını artırarak, yıldızın merkezine yönelik kütlesel çekim kuvvetini dengeler. Çökme durur ve yıldız bu kararlı durumda, çok uzun süre kalır. Ancak yıldız zamanla hidrojen yakıtını bitirerek, gerekli ısı enerjisini sağlayamadığı için, soğumaya ve büzüşmeye başlar. İşte o zaman yıldızı bekleyen akıbetlerden birisi de, karadelik olmaktır. Yıldız, ne denli büyük kütleli ise, o derecede yakıtını çabuk bitirir. Kütlesel çekimi dengelemek için, daha çok ısıya ihtiyaç duyar ve böylece yakıtını çok çabuk bitirir. Kısacası yıldız ne kadar büyük kütleli ise, o denli de ömrü kısa olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder